ŞAFİİ el-UMM

KORKU N.

 

DÜŞMAN KIBLE TARAFINDA OLURSA

 

İmam Şafii' (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Güvenilir (sika) biri bize anlattı, ona Mansur b. Mu'temir, ona Mücahid, ona da Ebu Ayyaş ez-Zuraki (Zeyd b. Samet) anlatmış: Resulullah (s.a.v) Usfan köyünde korku namazını kıldı. O gün müşriklerin başında Halid b. Velid bulunuyordu. Müşrikler Resulullah (s.a.v) ile kıble arasında bir yerde konuşlanmışlardı. Resulullah (s.a.v) namaza başlamak üzere tekbir getirdi. Biz de onun arkasında iki saf tuttuk. Sonra rükua gitti, biz de rükua gittik. Rükudan kalktı, biz de topluca rükudan kalktık. Sonra Resulullah (s.a.v) hemen arkasındaki birinci saf ile birlikte secdeye gitti. Onlar secdeden kalkınca, sonraki saf onların yerine secdeye gitti. Sonra Resulullah (s.a.v) selam verip namazı tamamladı. Tahric: Ebu Davud, 2/28/29; el-Marife, 3/15.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bize İbn Uyeyne anlattı, ona Ebu Zübeyr, ona da Cabir şöyle anlatmış: Korku namazı, emirlerinizin yaptığı gibidir. (Müslim, 1/575; Buhari, 3/121)  Allah doğrusunu herkesten daha iyi bilir, ama "emirlerinizin kıldığı gibi kılınır" demek istemiştir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Usfan köyünde korku namazını kıldırırken Resulullah'ın da, düşmanların da bulunduğu yer çöl bir araziydi. Orada düşmanın onları görmelerini engelleyecek bir şey de yoktu. Düşman kuvvetleri öncü birlik olarak iki yüz atlıdan ibaretti. Resulullah (s.a.v)'in beraberindeki Müslümanlar ise bin dört yüz kişilik bir kuvvetti. Yanındaki kuvvetlerin çokluğu ve düşman kuvvetlerinin sayı olarak azlığı nedeniyle acil bir korku durumu da söz konusu değildi. Saldıracak veya saldırı için harekete geçecek olsalardı bu durum o kadar erken de olmayacaktı. Hem uzaktaydılar hem de Resulullah (s.a.v)'in gözünden kaybolacak durumda değildiler. Yani Resulullah (s.a.v)'e fark ettirmeden gizlice saIdıracak bir imkanları da söz konusu değildi. Bütün bunlar bir araya gelince de imam, insanlara bu şekilde korku namazını kıldırır.

 

Şöyle ki: İmam ve arkasındaki cemaat saf tutar. İmam tekbir getirir, arkasında saf tutanlar da tekbir getirerek namaza başlarlar. İmam rükua gider, onlar da giderler. İmam rükudan kalkar, onlar da kalkarlar. Sonra imam secdeye gider, onlar da secdeye giderler. Sadece arkasındaki bir saf veya safın bir kısmı secdeye gitmez, düşmanı gözlerler. Ama secdede olanlar imamdan uzaklaşacak şekilde saldırıya geçmez veya başka bir yola sapmazlar. İmam ve onunla birlikte secdeye gidenlerin tamamı kalkınca ayakta imamı bekleyenler secdeye giderler. Sonra onunla birlikte kıyam ederler, birlikte rükua giderler, birlikte rükudan kalkarlar. Sonra imam ve kendisiyle birlikte daha önce secdeye gitmiş olanlar bu sefer de secdeye giderler, onları korumak üzere bekleyen saf hariç. İki kere secdeye gittikten sonra teşehhüd için otururlar. Bu sırada korumalık yapmak üzere ayakta bekleyenler secdeye gider ve sonra teşehhüd için otururlar. Böylece imam arkasındakiler birlikte selam verip namazı tamamlamış olurlar.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: İmamı koruyan safkorkar da konuşurlarsa namazlarını yeniden kılarlar. Şayet hep birlikte korkmuşlarsa imamın da namazını yarıda bırakmasının bir sakıncası yoktur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: İmam bu namazı kılar ve kendisini koruyan saf ikinci safın arkasına geçip ikinci saf da öne geçerek onu korursa bunun bir sakıncası olmaz. Eğer böyle yapmazlarsa bu hususta genişlik tanınmıştır. Bu halde imamı sadece bir safkorursa namazlarının geçerli olacağını umuyorum. Ama ikinci rekatı yeniden kılmalarını tercih ederim.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Şayet düşmanın azlığı, Müslümanların çokluğu gibi hususlar aynı anda söz konusu olursa, bulunulan yer de vasfettiğim gibiyse ve imam da arkasında saf tutanlarla birlikte HZatu 'r-Rika" günü kılınan korku namazı gibi namazı eda ederse, bunun mekruh olacağı düşüncesindeyim. Ne kendisinin ne de arkasında saf tutanlardan bir kimsenin namazı iade etmeleri gerektiğine dair açık bir beyan söz konusu değildir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: İmam korku namazını kıldınrken bir grupla birinci rekatı kıldıktan sonra bu grup namazı tamamlamadan yüzünü kıbleden çevirip düşmana karşı durursa, sonra diğer grup bir rekat kılıp namazı tamamlamadan düşmanın karşısında durursa ve her iki grup da namazda olduklarını düşünerek dua ve zikirlerini sürdürürlerse namazları geçerli olur mu, olmaz mı hususunda iki görüş vardır:

Birincisi: Namazı bitirmeden yüzlerini kıbleden döndürdükleri için her iki grup da namazını yeniden kılmalıdır.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Şayet diğer grup imamla birlikte bir rekat kıldıktan sonra ferdi olarak namazını tamamlarsa ve ilk grup da namazını tamamlamadan önce kıbleden döndükleri için bu görüşe göre namazları bozulur. Bu görüşü savunanların ileri sürdükleri hadisi rivayet eden bu konuda bundan farklı bir hadis de rivayet etmiştir.

 

İkincisi: İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bunların hepsi caizdir. Aynı şekilde yukarıda işaret edilen ilk görüşe göre ilk grup kıbleden dönmeden önce namazını tamamlarsa ve ikinci grup namazı tamamlamadan kıbleden dönerse ilk grubun namazı geçerli, namazı tamamlamadan önce kıbleden dönen ikinci grubun namazı ise geçerli olmaz.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Yukarıda işaret ettiğim bütün durumlarda imamın namazı geçerlidir. Çünkü namazı tamamlamadan kıbleden başka tarafa dönmemiştir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Eğer İmam "Zatu 'r-Rika günü "nde kılınan korku namazının benzerini kılar ve namazı tamamlamadan kıbleden dönerse veya namazı korku namazı yahut normal namaz olarak kılar ve kıbleden dönerse, bu es'nada namazı henüz tamamlamadığını hatırlıyorsa, namazı yeniden kılması gerekir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bize güvenilir (sika) biri olan İbn Uleyye veya bir başkası anlattı, ona Yunus, ona Hasan, ona da Cabir b. Abdullah anlatmış: Resulullah (s.a.v) bir keresinde bir hurma bahçesinin derinliklerinde öğle namazını korku namazı olarak kıldırdı. Bir grupla iki rekat kıldı ve selam verdi. Sonra diğer grupla iki rekat kıldı ve sonra selam verdi. Tahric: Müslim, 1/576; Ebu Davud, 2/40-41; el-Marife, 3/18.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Eğer İmam korku namazını bu şekilde kıldınrsa bu namaz geçerlidir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bu rivayet Muaz'ın yatsı namazını Resulullah (s.a.v) ile birlikte kıldıktan sonra gidip kavmiyle de kılmasıyla aynı anlamdadır.

 

İmam Şa:fii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bu rivayet, imama uyan kişinin niyetinin imamın niyetinden farklı olmasının namazını bozmayacağına, böyle bir niyete sahip olunabileceğine delildir.

 

Eğer imam korku namazında bir gruba bir rekat kıldırsa, sonra o grup selam verse ve imam selam vermeden kalan rekatı diğer grupla kılsa, sonra imam selam verse ve arkasındaki grup da selam verse, imamın namazı tamdır ve her iki grup da namazda olduklarını hatırladıkları halde selam vermişlerse, namazlarını yeniden kılmak zorundadırlar.

 

Ebu Yakub [Yusuf b. Yahya el-Buveyti] şöyle dedi: Eğer başkalarının niyetinden dolayı namazı tamamlamış olduklarını düşünür ve sehiv secdesine giderlerse, önceki grup namazını yeniden kılmak durumundadır. Çünkü böyle bir durumda namazdan çıkışları uzamış olur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Namazda imamın eda etmek zorunda olduğu rekat sayısının aynısı imama uyan kimse için de gereklidir. İmam ve imama uyan, rekat sayısı bakımından farklı yükümlülüklere sahip olamazlar. Zi-Karad denilen yerde kılınan korku namazına dair sabit bir hadis de söz konusu değildir.

 

Bize Rebi' anlattı: İmam Şafii (Allah rahmet etsin), el-İmla'da bize şöyle anlattı: Hazarda dört rekat kılınan korku namazı seferde iki rekat kılınır.

İmam korku namazını seferde kılıyorsa ve düşman da kıble tarafından farklı bir cihette konuşlanmışsa, imam cemaati iki gruba ayırır. Bir grup namazın dışında düşman cihetine doğru bekler, bir grup da onunla beraber olur. Kendisiyle beraber olan grupla bir rekat namaz kılar, sonra kıyamda bekler, kıraatini uzun tutar. Arkasındaki gruptakiler de kendi başlarına Fatiha'yı ve bir süreyi okurlar, sonra rükua giderler, secde ederler ve teşehhüde oturup sonra selam verirler. Ardından gidip arkadaşlarının yerinde beklemeye başlarlar. Nöbet yerinde bekleyen diğer grup gelir ve imamla birlikte namaza girerler. İmamla birlikte namaza başlangıç tekbirini getirirler. İmam da onların namaza başlamalarından sonra kıraatinin bittiği yerden itibaren Fatiha ve bir süre okuma miktarı kadar Kur'an'dan bir bölüm okur. Onlarla birlikte yeni baştan Fatiha okumaz. Derken secdeye gider ve teşehhüde oturarak bekler, Allah'ı zikreder, Peygamber (s.a.v)'e salavat getirir ve dua eder. İmam secdeden başını kaldırınca arkasındaki saf kıyama kalkar, Fatiha'yı ve bir süreyi okurlar. Sonra rükua gider ve secde ederler ve imamla birlikte otururlar. İmam da onların teşehhütlerini bitirebilecekleri bir zaman ekleyerek zikrine devam eder. Sonra onlarla birlikte selam verir.

Eğer imam akşam namazını korku namazı olarak kılıyorsa, ilk gruba bir rekat kıldırdıktan sonra ayakta bekler, onlar da ferdi olarak namazlarını tamamlarlar. Sonra diğer grup gelir, imam onlarla birlikte iki rekat kılar ve oturarak bekler, onlar da katılmadıkları ilk rekatı kendi başlarına kılarak otururlar ve imam onlarla birlikte selam verir.

 

Akşam ve sabah namazlarının rekat sayısı hazarda da, seferde de değişmez.

İmam öğlen, ikindi veya yatsı namazını korku namazı olarak hazarda kıldırıyorsa yukarıda anlatıldığı şekilde kıldırır. Bir farkla, ilk grupla birlikte iki rekat kılar, teşehhütte oturarak arkasında saf tutanlar kendi başlarına kalan iki rekatı kılıncaya kadar bekler. Sonra diğer grup gelir. Bunlar gelip namaza başlama tekbirini getirince imam kıyama kalkar, geri kalan iki rekatı da onlarla birlikte kılar. Sonra onlar kalan iki rekatı kendi başlarına kılıncaya kadar bekler, ardından onlarla birlikte selam verir.

 

İmam Şafi]' (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Resulullah (s.a.v)'den gelen rivayete kıyasla "Teşehhütte oturarak ... bekler." dedik. Çünkü Resulullah (s.a.v)'in seferilik dışında korku namazı kıldığına dair bir hadis rivayet edilmiş değildir. Bütün anlatılanların bir hususta birleştiklerini gördüm. Buna göre Resulullah (s.a.v) ilk gruba bir rekat kıldırmış ve kıyamda beklemiş. İlk grup sonunda teşehhüt oturması olmayan rekatta Peygamber (s.a.v)'e uymuş. İkinci grup ise sonunda teşehhüt oturması olan rekatta ona uymuş. Yine anlatılanlardan gördüğüm şudur ki, ikinci grup da tıpkı birinci grup gibi bir rekatta Peygamber (s.a.v)'e uymuş. Sadece fazladan olarak onunla teşehhütte bir miktar oturmuşlar. Anlatılanlardan hareketle

 

ikinci grubun birinci gruptan farklı olmadıklarını ya da onlardan daha fazla bir hal üzere olmadıklarını da gördüm. Eğer "imam ilk grupla teşehhüde oturduktan sonra kıyama kalkar ve ilk grup namazını tamamlayıncaya kadar bekler" deseydim, bu takdirde ilk grubun imamla birlikte ikinci grup kadar veya daha fazla namaza katıldığını iddia etmiş olurdum. Bu durumda imam, ikinci grup oturmuşken kendisine katılıncaya kadar oturarak bekler demem gerekirdi. Böylece ikinci grup için ilk gruptan fazla bir hal söz konusu olurdu. Dolayısıyla yaptığımız kıyas, Resulullah (s.a.v)'den rivayet edilen uygulamaya muvafıktır.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Eğer düşman kıble tarafında imamın tam karşısında bir yerde konumlanmışsa ve imam da korku halinden dolayı namazı bu şekilde kılarsa geçerli olur. Şayet düşman kuvvetlerinin sayısalolarak azlığı, Müslüman kuvvetlerin çokluğu ve ayrıca onları görmelerini engeHeyecek bir durumun söz konusu olmayacağı çöl gibi bir yerde konumlanmış olmaları, ayrıca düşman oklarının menzilinde ya da kılıçlarının ulaşacağı bir mesafede olmamak gibi bir durum söz konusuysa, bu takdirde; bütün cemaat imamın arkasında saf tutar. Onunla birlikte namaza başlar, onunla birlikte rükua gider ve onunla birlikte rükudan kalkarlar. Sonra imamın hemen arkasındaki saf ayakta bekler, diğerleri imamla birlikte secde ederler. İmam secdeden kalkınca arkasında bulunanlar ona tabi olarak secdeye gider, sonra onunla birlikte secdeden kalkarlar.

 

Ebu Ayyaş Zuraki 'nin rivayetine göre Resulullah (s.a. v), "U sfan günü" bu şekilde namaz kılmış ve o sırada Halid b. Velid'in komutasındaki düşman kuvvetleri kıble tarafında Peygamber (s.a.v)'in tam karşısında konuşlanmışlardı. Yine Ebu Zübeyr, Cabir'den "Korku namazı şu emirlerinizin kıldırdığı gibidir. " şeklinde bir ifade rivayet etmiştir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Emirler böyle yaparlar. Ancak ayakta bekleyenler emirin secdeye gitmesiyle birlikte secdeye gitmezler, ta ki ilk saftan olanlardan yakın olanlar ayakta yerlerini alıncaya kadar. Ama emirin sağından-solundan uzaklaşanlar hariç.

 

imam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Korumalık görevini yapan grubun düşmanın savaşmak üzere harekete geçtiğini gördüklerinde imama duyurmak üzere seslerini yükseltmelerini ve eğer düşman saldırırsa bir kısmının karşı saldırıya geçmesini, bir kısmının da imamı korumasını uygun görürüm. Yine kıble cihetinden olmayan bir tarafta bir pusuyu fark ederlerse, bazılarının o tarafa yönelmesini de isterim. imamın da bu uyarıyı duyduğunda Fatiha'dan sonra ihlas süresini okumasını, rüku ve secdelerini, teşehhüt oturmalarını namazın tümünde kısa tutmasını yeğlerim. imama bir saldırı olursa veya fiilen savaşa katılmak zorunda kalırsa ve bu yüzden namazı yarıda bırakırsa sonradan kaza eder.

 

Sehiv secdesi açısından korku namazı ile sair namazlar arasında herhangi bir fark yoktur. Sadece bir hususta farklılık vardır. Şöyle ki: imamın arkasında korku namazının ilk rekatını kılan ilk grup, imamın kendilerine kıldırdığı rekatta bir yanlışlık (sehiv) yaptığına kesin kani olursa ve teşehhüdden sonra ve selamdan önce sehiv secdesine giderseler, onların imamdan önce sehiv secdesine gitmiş olmaları, ondan önce rükua gitmiş olmak gibi namazı bozan bir durum olmaz.

 

imam, ikinci grup gelip kendisine teşehhütte katılıncaya kadar normal secdelerden sonra sehiv secdesine gitmek isterse, sonra sehiv secdesine gidince arkasındakiler de onunla birlikte secdeye gitseler, sonra imam selam verse ve onlar da selam verseler, ayrıca ilk grup da imamın ilk rekatta yanlışlık yaptığının farkında değilse veya imam onların bunu unutmalarından endişe ederse, imamın yüzünü onlara çevirmeden secdeye gitmelerini işaret etmesini uygun görürüm. imam böyle yapmazsa, ilk gruptakiler de sehvin farkına varmazlarsa ve ikinci grup da secde edip ayrılırsa ve imam da ayrılırsa artık namazın iade edilmesine gerek olmadığı gibi onların sehiv secdesine gitmeleri de gerekmez. Çünkü sehiv secdesinin terki, namazı bozan bir şey değildir. Nitekim bu konuya yerinde değinilmiştir.

 

Sonraki için tıkla:

 

KORKU NAMAZI KILMANIN CAİZ OLDUĞU HALLER